kadına etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadına etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Kadına yönelik şiddet araştırması
ARI Hareketi ve Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ortaklığı ile yürüttülen ve 6 ilde uygulanan ¨Eşitlik için Nesiller Arası Köprüler Projesi Anketi¨ nin sonuçları bugün Taksim Hill Otel'de düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. İstanbul, Kocaeli, Ankara, Eskişehir Isparta ve Çanakkale'de uygulanan anketin sonuçlarını Proje Koordinatörü Gizem Onay Collet, genç nüfusun içerisinde şiddetin ne kadar yaygın olduğu şeklinde yorumladı.
ARI Hareketi Kadın Çalışmaları Grubu'ndan Gaye Özerkan'ın açıkladığı, Proje liderliğini Arı Hareketi, proje ortaklığını ise KAGİDER'in yaptığı araştırmanın benzerlerinden farkı anketin sadece genç kadınlara değil genç erkeklere de uygulanmış olması.
iletişim,ilişkiler,farkındalık,kadın,erkek
araştırması,
kadına,
şiddet,
yönelik
8 Mayıs 2011 Pazar
Kutsallarla Kadına Düşünmeyi Bıraktırdılar
Kadınlar bağlarını kaybetmediler, kadınların tinle hala doğrudan doğruya bağlantıları var. Sadece bunun nasıl kullanılacağını unuttular, ya da daha doğrusu, erkeklerin bu bağlantıya hiç sahip olamama durumunu taklit ettiler. Binlerce yıl erkekler kadınların bu bağlantıyı unutmalarını sağlamak için çabaladılar. Mesela, kutsal enginizasyonu ele alın. Kadınların bu dolaysız bağlantıya sahip oldukları inancını kökünden sökmek için yapılan sistematik bir tasfiye idi bu. Bütün organize dinler, kadınları daha aşağı bir yere koymak için yapılan çok başarılı bir manevradan başka bir şey değildir. Dinler kadınların daha aşağı olduklarını söyleyen tanrısal bir kanunu delil gösterirler.
iletişim,ilişkiler,farkındalık,kadın,erkek
düşünmeyi,
kadın,
kadına,
kutsallarla
27 Nisan 2011 Çarşamba
Kutsallarla Kadına Düşünmeyi Bıraktırdılar
Kadınlar bağlarını kaybetmediler, kadınların tinle hala doğrudan doğruya bağlantıları var. Sadece bunun nasıl kullanılacağını unuttular, ya da daha doğrusu, erkeklerin bu bağlantıya hiç sahip olamama durumunu taklit ettiler. Binlerce yıl erkekler kadınların bu bağlantıyı
iletişim,ilişkiler,farkındalık,kadın,erkek
bıraktırdılar,
düşünmeyi,
kadına,
kutsal,
kutsallarla
Kadına yönelik şiddetin nedenleri - Şiddetin kadın üzerindeki etkileri
Kadına yönelik şiddetin nedenleri
Erkeklerin kadınlara şiddet uygulama nedenleri psikolojik, biyolojik, sosyolojik açıdan incelendiğinde şiddet ve saldırganlığın nedenlerine benzer açıklamalar yapılmaktadır. Psikolojik açıdan bakıldığında, temel bir iç güdü olarak kabul edilen saldırganlık, başarı ve üstünlük sağlamakta ve erkeklerde olumlu bir güç olarak cesaret, güçlü olma, enerji, ataklık, vs anlamına gelmektedir. Psikoanalitik teori toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili beklentileri artırıcı etki yaparken, kadın saldırganlığını olumsuz karşılamakta, saldırgan kadınları düşmanca duygular içinde ve kavgacı kişiler olarak değerlendirmektedir.
Erkeklerin kadınlara şiddet uygulama nedenleri psikolojik, biyolojik, sosyolojik açıdan incelendiğinde şiddet ve saldırganlığın nedenlerine benzer açıklamalar yapılmaktadır. Psikolojik açıdan bakıldığında, temel bir iç güdü olarak kabul edilen saldırganlık, başarı ve üstünlük sağlamakta ve erkeklerde olumlu bir güç olarak cesaret, güçlü olma, enerji, ataklık, vs anlamına gelmektedir. Psikoanalitik teori toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili beklentileri artırıcı etki yaparken, kadın saldırganlığını olumsuz karşılamakta, saldırgan kadınları düşmanca duygular içinde ve kavgacı kişiler olarak değerlendirmektedir.
Şiddet eğilimi gösteren erkek tipleri ..
Şiddet eğilimini hangi erkek gösterir?
Hangi erkeğin şiddet eğilimi göstereceğinin formülü verilemez. İnsan yapısı ile karmaşık bir yaratıktır. Özellikle yetişme koşulları gereği üstün bir cins olarak yetiştirilen erkete şiddet eğilimlerinin varlığı yapılan tüm araştırmalar ortaya koyuyor. Konumuz gereği yalnızca bu konuya kısa başlıklar altında değinerek geçeceğiz. Genelde şiddet eğilimi gösteren erkeklerde görülen bazı ortak özellikler şunlardır:
Düşük benlik saygısına sahiptir.
Sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşamaktadır.
Kişilik bozukluğu tanısı alanlara sık rastlanmaktadır.
Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterirler (kolayca sükunetini kaybeder)
İstismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüşlerdir.
Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde bir tutum içindedirler.
Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla bahşetme yollarından biri olduğu düşüncesindedirler.
Empati yapma yeteneği zayıftır.
Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdırlar (cinsiyet rolleri).
Sıklıkla kendisini “özel” olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğunu düşünmektedir.
Madde bağımlılığı sık görülmektedir.
Anormal düzeyde kıskançtır (örneğin, birlikte olduğu kişinin sürekli kendisiyle birlikte olmasını veya nereye giderse gitsin, haber vermesini bekler)
Elbette günümüzde erkeğin şiddete eğilimin tarihsel bir gelişim seyri vardır. Örneğin eski Roma’da erkekler eşlerini dövebilir, boşayabilir, zina, toplum içinde sarhoşluk ya da halka açık oyunlara gitmek gibi nedenlerle öldürme hakkına sahipti. 1700’lü yıllarda İngiltere’de yasalar kocaya doğru yoldan ayrılan karısını fiziksel olarak cezalandırma hakkını vermekteydi. Bu uygulama 19 yüzyılda ABD’de yapılmıştır. Kadının aşağılanması, güçler arasındaki eşitsizlik, kadının mal olarak görülmesi, cinsiyetçi rollerin dayatılması, erkeğin saldırgan davranışlarına onay verilmesi kadının ikinci sınıf insan sayılması ve dominant erkeğe bağımlığın sürmesini sağlamaktadır. Güç eşitsizliği ve “aile meseleleri” nin karışılmaması gereken özel hayat sayılmasının yanında sağlık ve adalet sisteminde görev yapanlar da 1960’lı yıllara kadar kadına yönelik şiddeti görmezden gelmiştir. 1970’li yıllardaki kadın hareketi kadının toplumda yaşadığı her türlü şiddete dikkat çekilmesini sağlamıştır.
Hangi erkeğin şiddet eğilimi göstereceğinin formülü verilemez. İnsan yapısı ile karmaşık bir yaratıktır. Özellikle yetişme koşulları gereği üstün bir cins olarak yetiştirilen erkete şiddet eğilimlerinin varlığı yapılan tüm araştırmalar ortaya koyuyor. Konumuz gereği yalnızca bu konuya kısa başlıklar altında değinerek geçeceğiz. Genelde şiddet eğilimi gösteren erkeklerde görülen bazı ortak özellikler şunlardır:
Düşük benlik saygısına sahiptir.
Sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşamaktadır.
Kişilik bozukluğu tanısı alanlara sık rastlanmaktadır.
Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterirler (kolayca sükunetini kaybeder)
İstismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüşlerdir.
Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde bir tutum içindedirler.
Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla bahşetme yollarından biri olduğu düşüncesindedirler.
Empati yapma yeteneği zayıftır.
Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdırlar (cinsiyet rolleri).
Sıklıkla kendisini “özel” olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğunu düşünmektedir.
Madde bağımlılığı sık görülmektedir.
Anormal düzeyde kıskançtır (örneğin, birlikte olduğu kişinin sürekli kendisiyle birlikte olmasını veya nereye giderse gitsin, haber vermesini bekler)
Elbette günümüzde erkeğin şiddete eğilimin tarihsel bir gelişim seyri vardır. Örneğin eski Roma’da erkekler eşlerini dövebilir, boşayabilir, zina, toplum içinde sarhoşluk ya da halka açık oyunlara gitmek gibi nedenlerle öldürme hakkına sahipti. 1700’lü yıllarda İngiltere’de yasalar kocaya doğru yoldan ayrılan karısını fiziksel olarak cezalandırma hakkını vermekteydi. Bu uygulama 19 yüzyılda ABD’de yapılmıştır. Kadının aşağılanması, güçler arasındaki eşitsizlik, kadının mal olarak görülmesi, cinsiyetçi rollerin dayatılması, erkeğin saldırgan davranışlarına onay verilmesi kadının ikinci sınıf insan sayılması ve dominant erkeğe bağımlığın sürmesini sağlamaktadır. Güç eşitsizliği ve “aile meseleleri” nin karışılmaması gereken özel hayat sayılmasının yanında sağlık ve adalet sisteminde görev yapanlar da 1960’lı yıllara kadar kadına yönelik şiddeti görmezden gelmiştir. 1970’li yıllardaki kadın hareketi kadının toplumda yaşadığı her türlü şiddete dikkat çekilmesini sağlamıştır.
Annelik
Anneliğin;
Uyuyan bebeğinin nefesini kontrol etmek,
Her ağlayan bebekte kendi bebeğinin sesini duymak,
iletişim,ilişkiler,farkındalık,kadın,erkek
anneliğin,
annelik,
kadına,
kattıkları
Anneliğin Bir Kadına Kattıkları
Bir kadın için anne olmak yaşam boyu deneyimlenen en büyük değişimdir. Yaşamda karşılaştığımız her büyük değişiklik gibi anne olmak da fikir ve inanışlarımızda, yakınlarımızla ilişkilerimizde ve kendimizde belirli etkiler yaratır. Bunun dışında, hormonal değişimler ve hamilelikle başlayan bedensel farklılaşma da bir kadının kimlik algısını çeşitli şekillerde etkiler. Anne olmakla beraber gelen tüm bu değişimler, çocuksuz bir kadının çocuklu bir kadın olmasıyla yaşadığı muhteşem dönüşümü anlatır.
Farkındalıklarınız artar…
Farkındalıklarınız artar…
iletişim,ilişkiler,farkındalık,kadın,erkek
anneliğin,
annelik,
bir,
kadına,
kattıkları
Faşizm Kadına Düşman
Faşizm kadına düşman 'Kadının kendini yadsıması" işte Nazilerin önümüze sunduğu. Onlara göre kadın, Yahudiler gibi "öteki ırk"tır. Görevi üstün ırkın kan saflığını yani üremesini sağlamak. Tıpkı Musollini'nin faşizmi gibi. Musollini kadınlar için bir kamu topluluğu statüsü yaratarak, kadının devlete ait olduğunu onayladı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)