Translate

Sayfalar

İzleyiciler

şiddetin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiddetin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Nisan 2011 Çarşamba

Şiddet eğilimi gösteren erkek tipleri ..

Şiddet eğilimini hangi erkek gösterir?

Hangi erkeğin şiddet eğilimi göstereceğinin formülü verilemez. İnsan yapısı ile karmaşık bir yaratıktır. Özellikle yetişme koşulları gereği üstün bir cins olarak yetiştirilen erkete şiddet eğilimlerinin varlığı yapılan tüm araştırmalar ortaya koyuyor. Konumuz gereği yalnızca bu konuya kısa başlıklar altında değinerek geçeceğiz. Genelde şiddet eğilimi gösteren erkeklerde görülen bazı ortak özellikler şunlardır:

Düşük benlik saygısına sahiptir.
Sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşamaktadır.
Kişilik bozukluğu tanısı alanlara sık rastlanmaktadır.
Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterirler (kolayca sükunetini kaybeder)
İstismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüşlerdir.
Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde bir tutum içindedirler.
Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla bahşetme yollarından biri olduğu düşüncesindedirler.
Empati yapma yeteneği zayıftır.
Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdırlar (cinsiyet rolleri).
Sıklıkla kendisini “özel” olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğunu düşünmektedir.
Madde bağımlılığı sık görülmektedir.
Anormal düzeyde kıskançtır (örneğin, birlikte olduğu kişinin sürekli kendisiyle birlikte olmasını veya nereye giderse gitsin, haber vermesini bekler)
Elbette günümüzde erkeğin şiddete eğilimin tarihsel bir gelişim seyri vardır. Örneğin eski Roma’da erkekler eşlerini dövebilir, boşayabilir, zina, toplum içinde sarhoşluk ya da halka açık oyunlara gitmek gibi nedenlerle öldürme hakkına sahipti. 1700’lü yıllarda İngiltere’de yasalar kocaya doğru yoldan ayrılan karısını fiziksel olarak cezalandırma hakkını vermekteydi. Bu uygulama 19 yüzyılda ABD’de yapılmıştır. Kadının aşağılanması, güçler arasındaki eşitsizlik, kadının mal olarak görülmesi, cinsiyetçi rollerin dayatılması, erkeğin saldırgan davranışlarına onay verilmesi kadının ikinci sınıf insan sayılması ve dominant erkeğe bağımlığın sürmesini sağlamaktadır. Güç eşitsizliği ve “aile meseleleri” nin karışılmaması gereken özel hayat sayılmasının yanında sağlık ve adalet sisteminde görev yapanlar da 1960’lı yıllara kadar kadına yönelik şiddeti görmezden gelmiştir. 1970’li yıllardaki kadın hareketi kadının toplumda yaşadığı her türlü şiddete dikkat çekilmesini sağlamıştır.