Kadını örtmeye başladıklarında sorun çıkmaya başladı. Kadının örtünmesi gördüğü baskıların bir başlangıcıdır. Örtünmek, utanmak sadece bedeni değil, özel enerjileri de kapatandır, çünkü bunlar bilinci de kapatır. Kadının kabul ettiği, boyun eğdiği her baskı, bilincinde bir Gerçeği daha örtmesi demektir. Ve günümüzde gelinen noktada, kadının bilincinde, bedeninde olduğundan çok daha fazla, binlerce-milyonlarca örtüler var.
Bu gerçek! Kadın bundan binlerce yıl önce bedeninden utandı, çünkü bedeni küçük düşürüldü. Kadın bu baskıya boğun eğdi ve bilinci örtüler giymeye başladı.
Kadının örtünmesi, enerjisinin sönmesi demektir. Enerji, sadece dışarıdan alınmıyor, her bir insan da, dünyanın kozmosa enerji iletmesi gibi, dışarıya, çevreye enerji veriyor.
İnsandan enerji çıkmaz ise, kozmostan gelen enerji ile buluşamaz ve enerji alış-verişi nefes gibi tam olamaz. Bunun anlamı, insan, bilincinde, baskılarla oluşmuş bir yığın örtüyü kaldırmadıkça ruhsal enerjiler alamaz ve ruhsallaşamaz. İnsan kendi ve kozmos arasında olan enerji akımını idrak edemezse, bilincindeki örtüleri kaldıramaz. İnsan bilincindeki ağır örtüleri kaldırmadıkça ve bilincini temiz ve açık tutmadıkça hem kozmostan gelen yüksek enerjiyi alamaz, hem de kozmosa verdiği enerjisini yükseltip yüksek enerjiler ile temasa geçemez.
Kıyafet, kostüm giymenin amacı - korku ile örtünmek için değil; doğadan korkmak, ona dokunmamak, doğa bedene dokunamasın diye değildir! Giyimin amacı cinsiyeti ortaya koymak veya onu örtmek, kapatmak değildir!
Kıyafet doğa şartlarına uymak ve güzellik içindir; doğaya ve doğadaki ahenge güzel renkler ile katılmak içindir, Gerçek Kültür i için içindir.
Kadın bilincinde bu örtüler ve baskılar varken, bebeğini de kadınsal enerjisinden mahrum bıraktı. Kadın yavrularına ruhsal, kadınsal enerji veremeyince, bebekler de ruhsuz büyüdü ve kabalaştı. Gün be gün, çağlar geçtikçe daha az kadınsal enerji ile büyüdü insanlık ve böylece bugünkü haline geldi.
İnsan dünyada en yüce varlık olduğu için dünyaya kozmostan gelen yüksek frekanslı enerjiler gezegene ve dünyanın tüm canlılarına sadece insan aracılığı ile gelebiliyor. Ama insan ve özellikle kadın kendi enerjilerinin frekanslarını ve bilincini ruhsuz, düşük halde tutuyorsa o Ana Gezegeni - Dünya için kendinin en önemli kozmik görevini yapmamış oluyor. Ve bundan hem dünyanın doğası, hem de tüm insanlık zarar görüyor.
Kadın enerjisi azalınca;
- Tüm insanların enerjisi azaldı; insanların Dünyaya verdiği enerjiler azaldı.
- Dünyaya verilen kadınsal enerji ve erkeksel enerji azaldı.
- Dünyanın enerjisi çöktü ve tüm hayat tehlikeye uğradı.
- Dünyaya Kozmosun yüksek boyutlarından akan Tanrısal Enerji kesildi. Çünkü dünyada yüksek enerji olmayınca Kozmosun yüksek enerjileriyle iletişime girebilmek ve onları dünyaya indirmek mümkün olamıyor.
Sonuçta, Dünya Ruhsuzluk ve ahlaksızlık içeren düşük enerjilerle geçinmeye mecbur kaldı. Mikropların üremesinin ve çoğalmasının kolay olduğu bir çürük ortam gibi…
Zaten kadınsal enerjinin azalması başladığı anda, Dünya düşük frekansların boyutuna inmeye başladı ve o indikçe ruhsuzluk, ahlaksızlık ve cehalet - tek kelime ile - karanlık, Dünyada daha çok çoğaldı...
İnsan Gerçekte öyle olmadığı halde, sadece kendi için yaşayıp, kendi için enerji üreten ve tüketen bir bencil varlık oldu. İnsanlar Yüce Gerçeği, Sevgiyi ve Tanrısal Işığı unuttular. Günümüzde çok mu insan Tanrısallığı, Gerçeği ve Işığı arıyor? İşte böylece insanlık şu an yaşadığı kendi kaderini kendi seçti...
Kadını örtmeye, sahiplenmeye başladılar. Asıl konu baskıdır; baskı kadına ilk sahiplenip onu örtmeye çalışan zihniyetle başladı ve elbette kadının bunu kabullenip buna uygun kapalı işlere başlaması ile… Evet, kadın sadece vücudunu kapamadı, sakladı, eve saklandırıldı. Gizli tutuldu; görevleri kimsenin göremediği dört duvar arasındaki işlerle kısıtlı tutuldu. Çünkü kıskanıldı da…
Temizlik ve çocuk bakımından, en az kadın kadar, erkek de anlıyor olmalı.
Kimse, bir şirket sahibine “madem parayı sen yaratıyorsun, sen çalış şirkette de” demiyor.
Dünyayı, insanı, doğayı yarattıktan sonra, Tanrısal Erkek ve Kadın Kozmik Enerjileri beraber iç içe, eşit emek vermekteler. Ama dünya üzerinde durum farklı.
Konu, kimin daha az kimin daha çok çalıştığı değil. Konu erkeğin kendine düşen vazifeleri görmezden gelip kadına yüklemesi ve erkeğin bunu baskıyla yapması… Kadının, bu tip birçok konu başlığına ayrılan baskıları kabul etmesi ise, baskıların artmasına ve sorunun gittikçe büyümesine neden oldu.
Şu anda asıl sorun, farklı ülkelerde farklılaşabilen kadın ve erkek arasındaki sorunun kozmik boyutta ruhsal sorun olduğunun idrak edilmemesidir. Problem bu idrak eksikliği nedeni ile ortaya çıktığı için, çözüm de ruhsallıktan geçiyor, ama bu da idrak edilemiyor. Çünkü insan Ruhunu küçümsüyor, ona inanmıyor.
Dünyanın durumundaki dengesizlik sorunu, hem kadınsal enerjinin düşmesi, hem de bu durumun erkeksel enerjiyi negatif yönde etkilemesindendir. Yani şu anda hem pozitif enerji çok az, hem de negatif enerji çok fazla; çok ciddi bir Dünya dengesizliği var. Bu hem Kozmosa, hem de doğrudan insanlığın ruhuna, insanlığa yansıyan bir dengesizlik.
Fırtınalı bir denizde dalgaların vuruşu ile eski bir tekne sular altına gitmeden önce karanlıklardan arınmak ve ruhsallaşmak gerek. Öncelikle kadının ruhsallaşması ve böylece erkeği de pozitif yönde etkilemesi gerek. Zaten kadın pozitif yönde ilerledikçe, erkek de onu doğallıkla takip edecektir.
Denge demek, negatife karşı yeterince pozitif enerji oluşması demek değildir. Dengenin gerçek anlamı - Kozmik Dengedir, yani yaşadığı ortamda hayatın kalitesi ne olursa olsun insanın Yüce Tanrısal Enerjilere açık olması ve onlarla işbirliği yaparak Yüksek Kozmik Tanrısal Frekanslara uyumlu olması gerekmektedir.
Dengesizlik geminin yüzmesi değil batmasıdır. Dünya şu anda batmakta olan bir gemi gibi… Dünyanın karanlığa, kötü frekansa batma hacmi o kadar yüksek ki, kaldırma kuvveti hiçbir şeyi dengede tutmaya yetmiyor. Bu kaldırma kuvveti evrenden geliyor; dünya düşmesin, dengelensin ve Kozmik Evrim Rotasında gitmeye devam etsin diye.
İnsan, hem kadın, hem de erkek ruhsallaştıkça, inceldikçe, dünyanın dengesizlikten dengeye bu önemli geçişine yardım edebilir. Ayrıca, Dünyaya bu yardımı sağlayabilen bilince insanın gelmesi, kendine de yardım etmeyi zaten başarmış olduğunu gösterir. Ve bunun bir diğer anlamı, zaten kadın ve erkeğin kendi aralarında dengeyi bulup hak ettikleri gibi yaşayabileceklerini, sorunlarını ruhsal yolla eşitlik ilkesine uygun ve pozitif yönde çözebildiklerini de gösterir.
Kadınsal ve erkeksel enerjiler, birbirini tamamlayan enerjilerdir. Birinin az veya çok olduğu ortamda denge yoktur. Kadın - erkek sorununun bir diğer sebebi bu: Kadınsal Enerjinin çok az idrak edilmiş olması… Yani az olan erkeksel enerji ile çok daha az olan kadınsal enerji de birbirini tamamlayamıyor.
Ruhsallaşmak, ruhsal idrak, Gerçeğin idrakıdır. Gerçek idrak edilince, insan içindeki enerjiyi de idrak eder. Enerji idrak ile artar; bunun dışında bir arttırma yolu yoktur. Ruhsal Enerji dediğimiz, Tanrıya İnançla idrak edilebilen Ruh Enerjisidir.
İnsan, bencil yaşamaya öyle odaklanmış ki ve bencillik öyle büyük boyutlarda ki, Tanrı bile bencillikle seviliyor.
Eski zamanlardan bugüne kadar, insan Tanrıdan korkutuluyor ve cehennemde yanmasın diye ona iyi olmak teklif ediliyor. Bu, ruhsal enerjiyi yok eden en büyük kötülüktür. Çünkü genelde insana onun büyüklüğü anlatılmıyor; küçüklüğü ve acizliği söylenerek aldatılıyor. İnsan korkunca ancak bencil olabilir. Savunma içgüdüleri çalışır. Yani korkunca, insan yardımı bile kendini savunmak için yapıyor. Oysa, tüm Kutsal Kitaplarda ve Öğretilerde anlatılan, Tanrı Sevgisi ile, sadece yüreği sevgi dolu olan biri başkasına yardım etse aklına ne korku gelir, ne kendini savunmak, ne de cehennem… Çünkü o, her şeyde ve her yerde Tanrıyı gördüğü için ve O’na sonsuz sevgisi ile bağlı olduğu için yaptığı yardım, sadece sevgi adınadır. Yardımı kendi etmediğini düşünüp, sadece Yüce Sevgi için sevgisini sunmanın bir yolunu bulduğunu düşünerek sevinecektir. Sevgi Sevgi içindir; sevgi korku için değildir. İnanç ise Tanrısal Sevgiye teşvik içindir; korku dağıtmak için değil.
Kadın ve erkek arasında küçük gibi görünen birçok soruna bile doğrudan çözüm bulmak faydasızdır. Bu, kuru bir ağacın sadece birkaç minik yaprağının yeşil kalmasının faydasızlığına benzer. Gerekli olan, kadının ve erkeğin birlikte ruhsallaşması! Ancak bundan sonra, Ruhsal İdrak ile, hem kozmik sorunlar, hem de en detayına kadar tüm insani sorunlar art arda kolayca çözülür. Çünkü Ruhsal Enerji, sorunları çözmek için Tanrıya odaklanır, asla egoya değil. İnsan egosu - yani şahsiyeti asla bu global sorunları çözemez.
Çok ilginçtir, insanlık modernleşip geliştiğini söylüyor, ama hiçbir çağda kadın bu kadar düşürülmemişti, kadına hiç bu kadar saygısızlık yapılmamıştı. Ne yazık ki, bunun en büyük nedeni, baskıya boyun eğip, karanlık enerjiye boyun eğip, üstelik karanlık enerji ile dans etmeye başlayan kadındır…
Kadın Yüce Görevlerini tamamen unutup, sadece kendini beğendirmek için süslenip çıkıyorsa, kimden ve nasıl sadakat ve saygı bekleyebilir ki? Yüce Görevlerini idrak ettirmeden yetiştirdiği milyonlarca çocuklarından mı?
Tüm dünya kadınları aslında büyük, ruhsal ve güçlü TEK BİR KADIN olduklarını unutuyorlar. Çünkü dünyaya yayılan ve dünyadan çıkan Kadınsal Enerji Tektir. O zaman bu Kadınsal Enerjinin Kaynağı da Tektir. İşte kadın, böyle büyük bir ananın parçasıdır.
İnsanlığın Annesinin yaşadığı ruhsal dengesizlik, tüm dünyayı ve tüm ilişkileri etkiliyor. Sorunlar gün geçtikçe artacak. Farkında olmak gerek; insan gözünün önündeki, içindeki, dışındaki, her yerde ve her şeydeki Tanrıyı fark etmeli artık! Ve bu bütün insanlığın idrakı olmalı.
Kadın Dünyası * Erkek Dünyası * İletişim * motivasyon * Evlilik -- erkekçe, kadınca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kadın Dünyası * Erkek Dünyası Evlilik -- erkekçe, kadınca