Yaşam tatminine, mutluluğa, başarıya veya ekonomik refaha giden yol evlilikten geçmiyor. Bu nedenle boşanmak da ne bir başarısızlık ne de bir felaket olarak değerlendirilmeli. Evlilikler, eğer yolunda gidiyorsa, yaşamlarımıza sadece birer katma değer olarak ekleniyor. Ne var olan yaşamlarımızı mükemmel kılmaya, ne bizi ekonomik olarak refaha çıkarmaya ne de bizi gerçek anlamda mutlu etmeye yetebiliyor. Mutsuz evliliklerde kalan kişiler bekar kişilere oranla daha mutsuz olduklarını bildiriyor. Mutsuz evliliklerini boşanma ile bitiren kişiler ise en az evlilik öncesinde olduğu kadar, belki de daha fazla mutlu olduklarını söylüyor. Nitekim hala her durumda evliliğin iyi, boşanmanın en kötü senaryo olduğu bir algıya sahibiz. Hala boşanma hakkında yeterince gerçekçi bir şekilde konuşamıyoruz. Bu da bir ayrılıktan çıkmış veya çıkmakta olan kişilerin gereğinden çok daha fazla zihinsel ve duygusal zorluk yaşamalarına sebep oluyor.
Günümüzün boşanma trendleri nasıl görünüyor?
Boşanma oranları son 20-25 yıla oranla giderek azalıyor. Bu da özellikle milennial olarak bilinen Y Kuşağı’nın anne-babalarına yani X ve Baby Boomer’lara oranla daha az boşanma ihtimalleri olduğunu gösteriyor. En yüksek boşanma oranları ise Baby Boomer jenerasyonunda görülüyor. Araştırmacılara göre bu durumun nedeni 80’ler ve 90’lara göre evlilik standartlarımızın ve alışkanlıklarımızın değişmesinden kaynaklanıyor. Artık evliliklerde daha çok eşitlik arıyoruz ve daha büyük beklentilere sahibiz. Bu durum eğer evliliğimiz başarılı olursa daha büyük bir tatmin ve mutluluk verirken evliliğimizin başarısız olması durumunda ise sorunun ana kaynağını oluşturuyor. Hem duygusal hem de maddi olarak daha yüksek standartlara sahip olurken dışarıda daha fazla alternatifimizin olması, tam aksine evliliklerin boşanma ile sonuçlanmasına da sebebiyet verebiliyor.
Boşanma sonrası nasıl iyileşebiliriz?
Tüm ayrılıklar zorlayıcı olabiliyor. Boşanma ise belki de en zoru. Boşanma sonrası hayat hiç bilinmeyen, gelgitlerle, karmaşık ve zorlayıcı duygular ile dolu olabiliyor. Hayatın belki de her alanının aniden değiştiği bu yeni normalde tek başına yaşamak, ev taşımak, arkadaş çevresi kaybı, ortak ebeveynlik gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Tüm bu değişimlere ve kayıplara karşı koymanın ve hayatın kontrolünü yeniden ele almanın yolu da dayanıklılıktan geçiyor. Zihinsel ve duygusal dayanıklılık boşanma sonrası hayatın bir numaralı dayanağı oluyor.
→ İyileşmek için kendinize zaman tanıyın.
Yas, çok çeşitli formlarda hissedilebiliyor. Hayatın büyük bir kısmını kaplayan evliliğin sona ermesi ve beraberinde başka kayıplara yol açması, yasın bir formunu oluşturuyor. Bu nedenle boşanma sonrası ilk olarak kendimize dair duygularımızı hissetmek, yasımızı tutmak için zaman tanımamız, alan açmamız gerekiyor. Bu dönemde mindfulness pratikleri duygusal ve zihinsel dayanıklılığı arttırmaya yardımcı oluyor.
→ Sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirin.
Ortaya çıkan zorlu duyguları işleyebilmek, dengesi bozulan sinir sistemini yeniden regüle etmek zorlu zamanlarda sahip olunabilecek en değerli yetilerden birisini oluşturuyor. Kendine her anlamda iyi bir şekilde bakabilmek, duygu ve düşüncelere şefkatli, anlayışlı şekilde yaklaşabilmek, ne olursa olsun geleceğe dair pozitif bir bakış açısına sahip olabilmek en temel sağlıklı başa çıkma stratejileri arasında sayılıyor.
→ Kendine güvenli atılgan bir iletişim dili geliştirin.
Atılgan iletişim, bir kişinin kendi ihtiyaç, fikir, istek ve zorluklarını açıkça ve kendine güvenen bir şekilde karşı tarafa iletebilmesidir. Temel bir iletişim becerisi olarak sayılan atılgan iletişim, İngilizce ismi ile assertive communication, boşanma sonrası tarafların birbirlerinin his ve düşüncelerini dikkate alarak orta yolu bulmalarını sağlıyor. Saygılı, seviyeli ve açık bir iletişim sürdürmelerine, kavga ve tartışmaları minimize etmelerine yardımcı oluyor.
→ Sosyal çevrenizi yeniden inşa edin.
Boşanma sonrası taraflar doğal olarak bir zamanlar en yakınları olan kişiyi kaybettikleri için yalnız hissedebiliyor. Bu noktada kişinin hem kendini izole etmemesi hem de terk edilmiş gibi hissetmemesi için en önemli dayanağı sosyal çevresi oluyor. Aile bireyleri, arkadaşlar, boşanma sonrası destek grupları başka insanlarla yeniden iletişim kurmayı sağlarken keyifli zaman geçirmeye ve sıkıntılarını paylaşmaya alan açıyor.
→ Yeni deneyimlere şans verin.
Boşanma sonrası yaşam çok tek düze hissettirebiliyor. Bu dönemde yaşanan irili ufaklı kayıpları ve yaşam tarzı değişimlerini yeni hobiler ve deneyimler ile doldurmak iyi olma halinin yükselmesine katkıda bulunabiliyor. Aynı zamanda sosyalleşmek, yeni insanlarla tanışmak için harika bir yol olabiliyor.
→ Yeniden başkalarıyla görüşmeden önce emin olun.
Yeni bir ilişkiye başlamanın temelinde korku, reddedilme veya yalnızlık değil, sevgi olmalı. Bu nedenle boşanma sonrası yeniden insanlarla romantik olarak görüşmeye başlamak için mutlaka kendimizi hazır hissettiğimizden emin olmamız gerekiyor. Geçmiş evliliğimize dair yoğun duygular hissetmeden veya aşırı tepkiler vermeden, objektif ve tarafsız olarak konuşabiliyorsak, uzmanlara göre yeni bir ilişkiye girmeye hazır olabiliz.
Eğer hala evliliğimizin sona ermesinde oynadığımız rolü göremiyor, kişisel gelişimimize bir ders olarak katamıyor ve hayatımıza devam edemiyorsak, bir süre daha yalnız kalmamız ve kendimize odaklanmamız öneriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kadın Dünyası * Erkek Dünyası Evlilik -- erkekçe, kadınca