Bu söylem, sosyal medyada sıkça yanlış anlaşılıyor. Çoğu insan bunu “Güçlü olmak zorunda mıyız, biz de insanız!” diye algılıyor ve isyan bayrağını çekiyor. Ama mesele bu değil. Asıl nokta, güçsüzlüklerinizi kime, ne zaman ve nasıl gösterdiğinizle ilgili. Güçsüzlük, utanılacak bir şey değil; aksine, insan olmanın doğal bir parçası.
Ancak bu zayıflıkları herkesle, özellikle de sevgilinizle veya potansiyel bir partnerle paylaşmak, çoğu zaman size zarar verebilir. Neden mi? Çünkü bu, bir geri bildirim döngüsü meselesi: Zayıflığınızı fark edin, kabul edin, üzerinde çalışın ve gelişin. Ama bunu yaparken, zayıflıklarınızı bir sır gibi ortalığa saçmak yerine, yalnızca gerçekten güvendiğiniz aile ve yakın dostlarınızla paylaşın. Çünkü ne yazık ki, dışarıdaki dünya –evet, buna partneriniz de dahil– her zaman sizin dostunuz olmayabilir. Zayıflıklarınızı öğrenenler, ileride bunu size karşı kullanabilir.
Özellikle romantik ilişkilerde bu durum daha kritik. Sevgili adayınıza ya da partnerinize zayıflıklarınızı açtığınızda, ilk başta empatiyle karşılaşabilirsiniz. Ama uzun vadede, bu durum karşınızdaki kişinin size duyduğu arzuyu azaltabilir. Kadınlar (veya genel olarak partnerler), bilinçli ya da bilinçsiz, kendilerini ve geleceklerini güvende hissettirecek, sağlam bir duruşu olan insanlara çekilir. Eğer siz sürekli destek arayan, zayıflıklarını öne çıkaran biri olursanız, partnerinizin zihninde “Bu kişi beni ve belki bir gün ailemizi koruyabilir mi?” sorusu yankılanmaya başlar. Bu, biyolojik ve evrimsel bir eğilimdir; tamamen bilinçli bir tercih olmayabilir, ama gerçek.
Toplumsal cinsiyet kuramları, “Erkekler ağlamaz” ya da “Erkekler güçlü olmalı” gibi söylemlerin toplumun dayattığı yapay kalıplar olduğunu savunur. Bu görüşe göre, bu tür beklentilerin biyolojik bir temeli yoktur. Ancak son yıllarda yapılan geniş çaplı meta-analizler, bu argümanın tam olarak doğru olmadığını gösteriyor. Örneğin, depresyon ve anksiyete bozuklukları kadınlarda daha sık görülürken, erkekler bu tür sorunlarla başa çıkma konusunda daha az destek arıyor. İlginçtir ki, toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu ülkelerde bile bu farklar azalmıyor; hatta artıyor. Eşitlik artsa da, erkekler duygusal sorunlarla başa çıkmada daha stoik bir tavır sergilerken, kadınlar daha fazla destek alıyor. Bu, biyolojik ve evrimsel farklılıkların hâlâ etkili olduğunu gösteriyor.
Bir de şu var: Çoğu erkek, bu meselede ya siyah ya beyaz düşünüyor. Bir grup, “Güçlü olmak zorunda değilim, o zaman tamamen açık, duygusal, her şeyimi paylaşan biri olmalıyım” diyor ve aşırı feminen bir tavra kayıyor. Diğer grup ise “Zayıflık mı? Asla!” diyerek kendi eksikliklerini görmezden geliyor; bu da bir tür narsisizme dönüşüyor. İkisi de yanlış. Ne tamamen duygusal bir “çiçek çocuk” olmanız gerekiyor ne de zayıflıklarınızı inkar eden bir “süper kahraman”. Orta yol, farkındalık: Zayıflıklarınızı görün, kabul edin ve bunları geliştirmek için çalışın.
Günümüzde ilişkilerin bozulmasının bir nedeni de bu dengesiz yaklaşımlar. Birçok erkek, kendini geliştirme ve maskülen duruş sergileme yerine, zayıflıklarını bir kimlik gibi taşımaya başladı. Sonuç? Arzu duyulmayan, sürekli şikayet eden ve toplumu suçlayan bireylere dönüştüler. Oysa veriler başka bir gerçeği ortaya koyuyor: Toplumsal cinsiyet eşitliği artsa da, kadınlar ve erkekler hâlâ farklı rolleri tercih ediyor. Örneğin, erkekler daha çok bilim, teknoloji ve mühendislik alanlarına yönelirken, kadınlar iletişim ve sosyal odaklı mesleklere ilgi gösteriyor. Bu, ne kadar eşitlik sağlanırsa sağlansın, biyolojik ve evrimsel farklılıkların hâlâ etkili olduğunu kanıtlıyor.
Kötü haber: Oyunun kurallarını siz yazmıyorsunuz. Bu kurallar, binlerce yıllık evrim ve toplumsal dinamiklerin bir ürünü. İyi haber: Güçsüzlük, bir son değil, bir başlangıç. Güçlü bir erkek olmak, kusursuz olmak demek değil; zayıflıklarınızı görüp, onlarla yüzleşip, çözüm üreterek ilerlemek demek. Güç, bu farkındalığın ve çabanın içinde yatıyor.
Özetle: Zayıflıklarınızı kucaklayın, ama onları bir bayrak gibi sallamayın. Gerçek güç, kendinizi tanımak, eksiklerinizi düzeltmek ve her zaman daha iyi bir versiyonunuza ulaşmak için durmaksızın çalışmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kadın Dünyası * Erkek Dünyası Evlilik -- erkekçe, kadınca